SİYASET PEYGAMBER MESLEĞİ Mİ?

ZAAAPeygamberlerin tek vazifesi insan ve cinleri Allah’a davet etmektir. Bu açıdan peygamberlik mesleği nübüvvettir. Peygamberlerin varisleri olan alimlerin vazifesi de irşad ve tebliğ olup, meslekleri velayettir. Bunun dışında peygamberlerin beşeri meslekleri olmuş. Hz.Muhammed (sav); “Hiç bir nebi yoktur ki; koyun gütmüş olmasın” buyuruyor. Ayrıca her peygamberin geçimini sağladığı ve Allah’ın kendisine hususi ikram ettiği meslek ve meziyetleri vardır. Misalen; Hz.İdris (as) terzilik, Hz.Nuh (as) gemicilik, Hz.Davud (as) zırh imalatı yapardı. Bazı peygamberler aynı zamanda devlet idareciliği yapmıştır. Misalen Hz.Davud (as) ve Hz.Süleyman (as) hükümdar, Hz.Yusuf (as) maliye bakanı olmuştur. Hz.Muhammed (sav) ise çocukluğunda çobanlık, gençliğinde uluslararası satış temsilciliği, Medine’de müşrik arap, hristiyan, yahudi ve müslümanlar arasında imzalanan Medine vesikasında (anayasa) baş müzakereci olmuş. Aynı zamanda Medine’de iktidara gelmesi beklenen Ubey ibni Selul Şam’a tac siparişi geçmişti. Hz.Muhammed (sav) Medine’ye gelip anayasa oluşturunca, İbni Selul’ün iktidar hayali sona erer. Bundan sonra Bedir / Uhud / Hendek ve seriyyelerden anlıyoruz ki; Medine’nin savunmasında baş komutan hep Hz.Muhammed (sav) olduğu için devlet başkanlığı da ona aitti. Tabii Medine Vesikasında Allah Rasûlunun (sav) devlet başkanı olduğuna dair açık delil yok. Hristiyan ve Yahudilerin savaşa iştirak etmedikleri için yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden zamanla yahudiler sürgün edilmiş, hristiyanlar ise pasif konuma geçmiştir. İbni Selul’un fevatından sonra ganimetlerin artmasıyla birlikte müşrik ve münafık araplar Hz.Muhammed’in (sav) tarafına geçtiler. Mekke’nin fethinden sonra İslam devletinin tanınması için bizzat Hz.Muhammed (sav) hem peygamber, hem devlet başkanı olarak Roma ve Sasani başta olmak üzere bölgedeki tüm resmi devletlere tebligat gönderdi. Efendimizden (sav) sonra gelen 5 halife (Ebubekir / Ömer / Osman / Ali / Hasan) asrı saadet anlayışını devlet idaresi olarak tanzim etti. Müslümanlara Kur’an ve Sünnet, zımmilere kendi dini ahkâmlarını tatbik ettiler. Rasulu Ekrem (sav); “Hilafet 30 senedir, ardından saltanat gelir” beyanıyla 5 halifeden sonraki idarelerin Ehli Sünnet ve Cemaat çizgisinden uzaklaşacağını haber vermiştir. Günümüzdeki hiçbir müslüman coğrafyada Asr-ı Saadet anlayışında devlet idaresi yoktur. Sadece dini alet eden Emevi / Abbasi vd zihniyetler vardır… SORU = İSLAM DİNİ SİYASETE ALET EDİLİYOR MU? Bu meseleye müşahhas birkaç cevap vererek, iktifa edebiliriz. Hz.Muaviye’nin (ra) safında olan Hz.Amr ibnul As’ın (ra) Sıffîn savaşında mızraklara ayet takması dini siyasete alet etmek değil midir? Halefi Yezid’in halife olması için Medine valisine talimatla övücü vaaz verdirenler, dini siyasete alet etmiyor muydu? O gün Ebubekir’in oglu Abdurrahman tepki verdiği için mescidde öldürmeye kalktılar. Hatta Aişe’nin evine sığınmıştı. Ona oğlu iman etmemis bir şahsın meselesini anlatan ayetle kafir demeye getirenlere, validemiz tepki göstererek sadece nur sûresinde kendisi hakkında inzal olan ayeti delil göstermişti. Şimdi bunlar Yezid için dini siyasete alet etmiyor mu? Bugün birçok camiide Erdoğan ve AKP’yi övücü vaazların bundan farkı nedir? Şia’nın günümüzde İslam alemine halife olmak için “Emir-el Mûmîn’in Ehli Beytten olmalıdır. Bu açıdan İslam dünyasının idaresi bize verilmelidir” iddiası dini siyasete alet etmek değil midir? AKP milletvekili olan Mehmed Metiner’in akrabaya torpil geçmeyi ayetle tevil etme gayreti, dini usulsüzlüğe alet etmek değil midir? Şu an başta diyanet ve eski milli görüşçü olup, bugün Tayyiban rejiminin fanatik müntesibi olan kesimlerin, adeta darul harp anlayışı içinde sahte belge düzenlemeye cevaz verildiği, bir şahıs veya zümrenin katline fetva verildiği, devlette torpil için İslam’ın hakim olması için kadrolaşmayı meşhur kıldığı, toplanan rüşveti davaları istikametinde kullanmayı makul görmekte, hatta ihaleye fesad karıştırmayı mütevellinin zenginlik ve himmeti adına zaruret kabul etmektedirler. Gezi olaylarını bastırmak için İstanbul Bahçelievler Belediye başkanı olan Osman Develioğlu’nun gelini Zehra Develioğlu’nun başrolde oynadığı Kabataş senaryosunda güya başörülü bir bayan ve bebeğine 50 kişinin taciz ettiği belirtilmişti. Tayyip Erdoğan meydanlarda, Mehmed Metiner, Elif Çakır, Nihal Bengisu Karaca, Balçiçek İlter, İsmet Berkant’ın medyada bu meseleyi günlerce haber yaptıklarını izledik. Amaç sol kesime karşı muhafazakar çevrelerde infial oluşturmaktı. Eğer provakasyon gerçekleşseydi ihtimal yüzlerce masum ölecekti. Daha sonra bu mizansenin düzme çıktığı ortaya ve müslümanların siyasi iktidar için herşeyi mübah gördüğüne şahid olduk. Müslümanlar asrı saadet anlayışında, Hulefa-i Raşidin ölçüsünde siyaset yaparak, devlette idareci olup, İslam’ın ahkamına göre hizmet edebilirler. Lakin iktidar hırsı için her türlü hile ve kepazeliği mubah göremezler. Kendileri gibi düşünmeyenlere ölçüsüz tepki vermek, katiyen İslami değerlere ait değildir. Halkı idare açısından devlette hizmet, farzı kiyafedir. Müslümanların dinlerini asrı saadet anlayışında yaşamalarını tesis etmeleri ise farzı ayn seviyesindedir. Günümüz müslümanları ise İslam’a hizmet adıyla milleti sömürmekten başka birşey yapmıyor. Şahid olarak İslam aleminin içler acısı hali ortadadır. İslam alemine en büyük zararı iktidar kavgası yapan kesimler vermiştir. Zira Hz.Osman (ra), Hz.Ali (ra), Hz.Hasan (ra), Hz.Hüseyin (ra) müslümanların kendi iç mücadele, kargaşa ve savaşlarda ölmüş 3 halife ve ehli beytin medarı iftiharı zatlarıdır…

Yorum bırakın