NEDEN SAİD NURSİ DEMOKRAT PARTİYİ DESTEKLEDİ?

Bediuzzaman Said Nursi herdaim müslümanlar arasında birlik (İttihadı İslâm) fikrini savunmuştur.
CHP’den istifa eden Adnan Menderes / Celal Bayar gibi kimselerin kurduğu Demokrat parti ise muhafazakar oylara talip olduğu için türkçe ezan yerine arapça ezan vb vaadlerde bulundu. Nitekim seçimin ardından iktidara gelen DP arapça ezanı serbest bıraktı.
İttihad ve Terakki cemiyetinin Fransız laisizmini savunan Mustafa Kemal / İsmet İnönü ve arkadaşları 1924 anayasasından itibaren köklü değişikliklere giderek İslâmi duygu ve düşünceye adeta savaş açtılar. İstiklâl Mahkemelerinde yaklaşık 100.000 kişi idam / hapis / sürgün cezalarına çarptırıldı.
1924 anayasasına giren Kûr’an 1928’de çıkarılırken yerine laiklik maddesi konuldu. Harf inkılabı / kılık ve kıyafet yasası / tevhidi tedrisat kanunu / tekke ve zaviyelerin kapatılması / türkçe ezan / türkçe meâl Kûr’an gibi birçok adımlar atıldı.
II.Dünya savaşının ağır tahribatının ardından Rusya kendi çevresinde VARŞOVA PAKTI kurarken, AB ve ABD ise NATO’yu kurdu. Ortadoğu petrolleri ve Avrasya bölgesi bu iki kutup için stratejik öneme sahipti. Ayrıca II. Dünya savaşında İngiltere’nin sömürgelerine verdiği aşırı tavizler nedeniyle ortadoğuda birçok devlet kuruldu.
Rus komunizm sistemi ile Fransız laisizm sistemi birbirine benzediği için iki anlayışta Hristiyanlık ve İslâmiyeti yok etmeyi amaçlıyordu.
Laik CHP nin Komunist Rusya’ya sıcak bakmasına mukabil, ABD ve İngiltere bu partiden Menderes / Bayar gibi şahısları destekleyerek Demokrat partiyi kurdurdu. Ayrıca ABD’nin katolik dinine olan ilgisi Demokrat partinin muhafazakar kesime ılımlı bakmasına kapı araladı.
Bediuzzaman Said Nursi’nin müslümanların bir nebze dahi olsa nefes alabilmesi için Demokrat partiyi desteklediğini görüyoruz. Hatta kendisinin siyaset ve şeytandan uzak durma meşrebini dahi terk ettiğine şahid oluyoruz. Onun siyasete bulaşması üzerine CHP kesimleri Said Nursi’yi İngiliz ajanlığıyla itham ettiler. Bugün Ergenekon’un Avrasyacı grubuna bağlı olan sözde Kadiri şeyhi (!) Haydar Baş hâlâ bu iftiraya devam eder.
Türkiye 1945’te BM ye girdi.
Türkiye 1949’da İsrail devletini resmen tanıyan ilk müslüman ülke oldu.
Demokrat parti 1950’de iktidara geldi.
Bediuzzaman Said Nursi 1951’de Vatikan’a (Fransız laisizmi ve onun gayrı meşru çocuğu olan komunizm) dinsizliğe karşı ittifak için mektup yolladı.
Türkiye 1952’de NATO’ya üye oldu.
Demokrat parti Marshall yardımlarıyla ekonomiye yön vermeye çalıştı. Bu dönemdeki yolsuzluk / adam kayırma / ihaleye fesad karıştırma CHP döneminden çok daha fazla oldu.
Demokrat partinin muhafazakar kesime siyasi rüşvet adına yer yer müessese açmalarına göz yumduğunu hatta Necip Fazıl Kısakürek’in Hür Doğu gazetesine örtülü ödenekten 9 sene para verdiği Yassı Ada tutanaklarında kayıt altına girdi. Necip Fazıl bunu itiraf etti.
Bediuzzaman Said Nursi ve ona sempati duyanlar ülkedeki hadiseleri Hür Doğu gazetesinden takip ettikleri için hükümetteki yolsuzluk / usulsüzlük / dolaylı kapitülasyon / adam kayırma gibi birçok hadiseden habersiz kaldı. CHP yanlısı medyanın kendi iktidarları dönemindeki iftira ve karamalarından ötürü muhafazakar kesimde itibarı kalmamıştı. Bu nedenle başta Tercüman olmak üzere tüm muhalif CHP destekli medyanın doğru haberlerine dahi dindar kesim inanmadı. Bugün AKP yolsuzluklarını haber yapan farklı medya gruplarına muhafazakar kesimin yine inanmaması manidar!
Demokrat partinin 3. döneminde Bediuzzaman Said Nursi için bazı gazeteler “sahte peygamber”, nurcular için “haşhaşi” tabirini kullanmaya başladı. Hatta 1960 senesinde Bediuzzaman Said Nursi’nin ahiret yolculuğu öncesinde Adnan Menderes ile görüşme arzusu geri çevrildi. Nurcular onun yakın çevresinin bu görüşmeyi engellediğini iddia ederler. Halbuki Menderes’in kendisi Said Nursi’yi meczup olarak gördüğünden ciddiye almaz ve aynı ortamda bulunmak istemez. Zira siyaseten nurculardan alacağını almıştır. Daha fazla yakınlaşmaya ve onlara ilgi göstermeye gerek duymaz.
Kısacası her siyasi parti gibi Demokrat parti / Adalet partisi / Anavatan partisi / Doğruyol partisi / Refah partisi / AK parti muhafazakar kesimin değerlerini suistimal etmekten hiç geri durmadı. Bugüne kadar hepsini oy deposu olarak görüp, bazı devlet olanaklarından istifade etmelerine kapı araladılar. Kısacası siyasi rüşvet verdiler. Hiçbirinin ittihadı İslâm derdi yoktur. Bilakis herkesin kendi emirleri altında ittihad etmeleri arzusu vardır. Onların hatalarını dile getirdiginizde artık sizler müslüman birliğini bozan birer haşhaşi / CIA ajanı / düşman işbirlikçisi / bozguncu vs olursunuz…

 

Yorum bırakın