DEVLET – STK – TERÖR ÖRGÜTÜ

İnsanlar daha müreffeh bir hayat için birarada yaşama kültürü geliştirir. Ailenin çoğalarak büyümesi aşireti, onların boy atıp yayılması klanları, daha geniş vüsate oluşması devleti, global çapta etkinliğini hakim kılması ise imparatorluğu meydana getirir.
Mikro ailede görev paylaşımı yeme / içme / barınma / güvenlik / miras hukukuna göre şekillenir. O aşiret seviyesine ulaştığında sevinç ve hüzünleri, yeme ve içme zevki, misafir ve komşu ağırlama tavır ve ziyafeti adet / gelenek / görenek, millette kültür, global ölçekte ise medeniyet şeklini alır.
Bölgesel güç halini alan devlette ise daha kurumsal bir süreç başlar. Baba yerine kral / padişah / cumhurbaşkanı / halife idareci olur. Babanın güvenlik işine yardımcı olan erkek evlatlar yerine emniyet / asker / istihbarat birimleri oluşur. Ailedeki üretim ve ticaret faaliyetlerini devlette kamu ve özel sektördeki şirketler el atar. Ailedeki anne yemek / temizlik / sağlık / çocuk bakım ve eğitimini üstlenirken devlette sağlık bakanı / aile bakanı / iç işleri bakanı şeklinde tezahür eder. Kısacası küçük bir aile veya şirkette çekirdek pozisyondaki işler devlette kurumsal bir statüye bürünür.
Aile içindeki meşrep ve meseleye bakış açısı insanlar arasındaki kaynaşmaya, aşirette gruplaşmaya, devlette ise sivil toplum organizasyonlarına (STK) dönüşür. Kimileri refah seviyesi için ticari, kimisi hayata farklı baktığı için hümanist, kimisi dini değerler muvacehesi içinde bakarak tarikat veya cemaati teşekkül ettirir. Bu vesileyle hem kendileri hem yaşadıkları toplumun daha huzurlu / güvenli / mureffeh bir ufka yürümesini hedeflerler.
Pekiyi terör örgütü veya terör devleti nasıl oluşur?
Aile içinde haksızlığa uğrayan birey bu rahatsızlığını dile getirdiğinde anne ve baba durumu geçiştirmek yerine muhatabına kulak vermelidir. Birey haklı ise derhal hata düzeltilmelidir. Meselenin düzeltilmesi mümkün değilse (kazaen ürünün mahvolması, yanlış evlilik, geciken tedavi vs) muhatabın gönlünü alacak seviyede telafiye gidilmelidir. Muhatap haksızsa onu delilleriyle ikna edecek doneler ortaya konulmalıdır. Aksi taktirde bu aile içinde ilk kopuşun başlangıcını tetikleyebilir. Bu tür farkında olarak veya olmayarak yapılan hatalar bireyde aile karşı aidiyet duygusunun yıpranmasına sebebiyet verir. Belirli bir güce ulaştığında ise hakkını savunmak için sert tepki verebilir. Bazen bu aile için nizamı bozacak restleşmeye hatta kavgaya dönüşebilir. Kimileri ise kendi ayağı üzerinde durduğu gün aileden kopmaya başlar ve kendine yeni bir hayat kurar. Aile için dayatmalar zorbalık olarak görülürse, kaçan veya intihar eden feryler dahi olabilir. Zulümden kaçan ve öldürülme korkusuyla firar edenler hiçte az değildir.
Aile içindeki bu huzursuzluklar aşirette olursa durum bir gruba dayatma şeklinde tezahür edebilir. Avrupa / Afrika / Ortadoğudaki Feodalizm anlayışında birçok aile ve aşiretin mağduriyetleri kanlı operasyonlara kadar tırmandı. Hâlâ kan davası olarak günümüze ulaşan aşiret kavgaları bulunmaktadır.
Toplumsal organizasyonlar tarafından gerçekleşen sosyal / dini / ideolojik / sportif / kültürel faaliyetler müspet planda icra edilirse takdir toplar. Bazen idarenin yanlışlarını dile getirmesi rahatsızlık sebebi olur. Hatta despotik toplumlarda iktidara muhalif oldukları gerekçesiyle zulme maruz kalabilir. Bu zulüm periyodik bir aşamaya geçerse muhatabın tepkisi kaçınılmaz olur. Aşiret / klan / devletteki bu tepki mitinglere ulaştığında modern toplumlar saygı duysabile geri toplumlarda anarşi hatta darbe girişimi olarak kabul edilir. Akli dengesi yerinde olmayan idareciler spor klübü taraftarlarını, sosyal faaliyetleri herkesçe takdir edilen iyilik hareketini, doğayı korumak isteyen çevrecileri terör örgütü ilan edebilir.
Tabii her hak talebi masum ve mazur görülmez. Bu noktada idareciler huzursuz kitleyle empati kurarak, yaptıkları projenin herkes için çok faydalı olduğunu ikna edici bir dille izah etmelidir. Bu konuda tüm kesimlerin fikirlerinden istifade etmek, sorunlarına eğilmek için empati kurmak çok önemlidir. Bir ülkede ne kadar çok ülkeye gönüllü hizmet eden STK varsa o kadar kaliteli neticeler alınır. İdareciler bu STK lar üzerinden toplumun nabzını daha iyi tutar ve sorunlara daha çabuk eğilir. Devletin yetişemediği yerlere mevcut STK lar hizmet götürerek, adeta aile / toplum / millet bağlarını sımsıkı hale getirir.
Devlet idarecileri adam kayırma / ihaleye fesad karıştırma / liyakat yerine kendi çevresi üzerinden kadrolaşma / kendine yakın gördüğü STK lara destek verme / muhalifleri susturma ve onları karalama şeklinde hareket ederse ne olur?
Yukarıdaki haksızlıkları yapan baba ailesine, patron şirketine, reis aşiretine, cumhurbaşkanı ülkesine söz geçiremez. Orada ne huzur, ne refah, ne güven, ne yardımlaşma söz konusu olamaz. Herkes endişe ve korku içinde yaşamaya başlar. Hadiseler zorbalıkla örtbas edilmek istenir. Her hadise toplumda kopuş ve ayrılıkçı hareketleri kamçılar. Bu ruh haletiyle kin ve intikam duygusu doruğa çıkar. Ülke anarşi ve terörün yuvası haline gelir.
Devletten ne beklenir?
İnsanlar devleti babası olarak görmek ister. Haksızlığa uğradığını düşündüğünde yargısının adaletli olmasını talep eder. Emniyet / Asker / İstihbarat teşkilatlarından can / mal / ırz / dini ve evrensel değerlerini korumasını bekler. Yediği / içtiği / giydiği / kullandığı tüm şeylerin güvenilir ve sağlıklı olduğunu denetlemelerini ister. Daha kaliteli bir topluma yürümek için eğitim / sağlık / ekonomi vb sahalarda çağdaş seviyeye yürümek ister. Ülkenin refahının artması için havaalanı / okul / hastane / yol / toplu taşıma araçları / teknoloji sahasında vizyoner olmasını ister. Halkta sadece liyakete önem vermesini bekler. Zaten bunun için vergisini öder ve ülkesini sever.
Bunların hepsini adil bir şekilde vermek için çaba gösteren devletlere hâlâ tepki gösteren radikal unsurlar olabilir. Memnun edilemeyen bu kesimler ülkenin kalkınması için fikirler ve STK üzerinden katkı sağlayarak veriyorsa ilgi gösterilmelidir. Sadece tahrip eden, toplumun kışkırtan zihniyetler ise huzuru bozdukları için önce bireyden sonra halktan en son devletten tepki almalıdır. Hele silahlı bir örgüt oluşturmuş ise terör örgütü kapsamına alınır.
Devlet elindeki gücü keyfi olarak kullanırsa ne olur?
Devlet yukarıdaki beklentileri suistimal ederek bireysrl ve toplumsal zulümleri tetikler, bunu periyodik bir uygulamaya dönüştürür, halkın haklı taleplerini zorbaca bastırırsa buna devlet terörü denir.
Devlette devamlılık söz konusu olduğu için yargı / yasama / yürütme / güvenlik / bürokrasi / diplomat gibi kurumlarda suistimaller kaosu tetikler. Bu nedenle devletin tüm kurumlarında denetim ve müfettişlik birimleri tesis edilmiştir. Birey veya STK lar devletin her meselede şeffaf olmasını talep eder. Sadece ülke güvenliğine dair hassas konular gizli tutulur.
Pekiyi Türkiye’de durum nasıl?
1-Hükümetteki yolsuzluklar örtbas edildi!
2-Devlete alınan memurlarda adam kayırmalar belgelenmesine rağmen üzeri örtüldü! Liyakat yerine keyfi mülakat uygulandı!
3-Hükümete yakın şirketler tüm büyük ihaleleri aldı. Yandaş şirketlerin vergi borcu silindi. Muhalif kesimlere en ağır cezalar kesildi!
4-Azınlıklara yapılan hakaret ve suistimaller kronik hale geldi.
5-Diyanette sünniler maaş alırken, şii / alevi / haham / papaz vs statü dışında bırakıldı.
6-Kanunlara karşı gelen Balyoz / Ergenekon / Selam Tevhid / KCK / DHKP-C / DHKP-C gibi silahlı terör örgütleri tahliye edildi. Bunları tutuklayan hakim / savcı ve polisler hapse atılıp, hükümete darbe teşebbüsüyle yargılanıyor.
7-Güneydoğuda faili meçhul 17.000 cinayetten sorumlu Cemal Temizöz vd serbest bırakıldı. Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi canlı yayında öldürüldü. 2 metreden faili polisler öldüremedi (!)
8-Gezi parkındaki gençler / BJK taraftarı olan Çarşı grubu / doğanın tahribatını engelleyen Rize ve Artvin’deki köylüler terör vb suçlardan yargılanıyor.
9-Baba-oğul milletin parasını sıfırlayan malum zat, Ergenekon ile işbirliğine giderek HSYK da grup kurdu. Bu şekilde kendisi yargılayabilecek herkesi ya tutuklattı veya görevden aldırdı. Sulh ve Ceza mahkemelerini kurarak muhalifleri terörden yargılamaya başladı.
10-Devlet kadrolarını tasfiye ederek, ülkeyi her türlü teröre açık hale getiren Erdoğan kendi güvenliği için 300 korumayla gezerken, halk 6 tane bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Terörle mücadele ekipleri dünyanın iyilik hareketi olarak alkışladığı Hizmet Hareketinin okul / kreş / dernek / hastane / dershane / gazete / yardım binasına yüzlerce terör polisiyle operasyon yaptı.
11-Hükümet ülkedeki iç savaşa tepki gösteren akademisyenleri üniversitelerden atıp, terörden soruşturma başlattı. (Akademisyenleri bildirisini bende tasvip etmedim)
12-Suriye’deki iç savaşa silah desteği veren hükümet politikasını eleştiren veya haber yapan gazeteciler tutuklandı.
13-Kürt halkına ana dilde eğitim / bölgesel pozitif ayrımcılık / seçme ve seçilme hakkı / kültürel faaliyetlerine destek gibi birçok haklar tanınmasına rağmen PKK sokakları kan gölüne çevirdi. Türklere verilen haklar Kürd / Ermeni / Rum / Arap / Yahudi vs milletlere veriyorsa artık o millet ayrılık davası güdemez ve terör faaliyeti olarak kabul edilir.
Devlet veya hükümeti eleştirmek vatana ihanet mi?
Dünya’da herkes kendi devletini sever. Hatta devlet kurumlarının ilk hatalarına müsamaha gösterir. Fakat hadiseler tekerrür etmeye başlarsa ilgili kurumdan hesap sorar. Aksi taktirde insanlar devletinden soğumaya başlar. Bu nedenle tüm dünyada doğal afet veya terör hadiselerinde muhatap bakan / vali / istihbarat şefinin istifası istenir. Olaylar ardarda gelmeye başladığında ise hükümetin istifası ve yeni seçim gündeme gelir. Mevcut süreç düzelmediği taktirde ordu darbesi kaçınılmaz olur.
Türkiye’de PKK hariç herkes sağcı / solcu / milliyetçi / alevi / sünni / şii / kürd / türk / arap / ermeni / yahudi / boşnak vs her kesimden insan devletini sever ve güçlü olmasını arzu eder.
Devlet ile hükümeti aynı kefeye koyarsanız hata edersiniz. AKP hükümet olup, devletin yürütme organını halkın desteğiyle vekaleten yürütür. AKP yaptığı icraatler üzerinden ya desteklenir veya sorgulanır. Bu nedenle ekonomi / sağlık / eğitim / güvenlik vb ünitelerin tek sorumlusu AKP hükümetidir. Yargı ise bağımsız olduğu müddetçe kendi kendini sorgulayabilir. Aksi taktirde yargıdaki suistimallerde hükümetin parmağı varsa ondan da dolaylı olarak sorumludur.
Türkiye’de PKK hariç hiç kimse KATİL DEVLET demez. Fakat istihbarat zafiyeti, yanlış dış politika, faili meçhul cinayetler yaşanan ülkemizde olayların yegane sorumlusunun AKP hükümeti olduğunu söyler. Tabii Diyarbakır Baro Başkanını canlı yayında öldüren ve iki metre mesafeden infaz edilemeyen şahıslar karşısında halk meselenin sadece hükümet değil, derin devlet olduğunuda söyler. Olaya hemen yayın yasağı getirerek, 17 Faili Meçhul dosyayı kapatarak halkta “KATİL DEVLET” olgusunu yerleştirirsiniz. Nitekim yakalanan her 10 KCK lıdan 7 tanesi MİT mensubu çıktı. Bu davalar alel acele kapatıldı.
Dünyada hiçbir ülke halkını terörden koruyamadığı halde hükümete destek vermez. Soma’da 301 vatandaş madende öldü ve ne enerji bakanı ne de çalışma bakanı istifa etmedi! Son iki senede 6 tane terör faaliyetinde ne MİT müsteşarı ne de içişleri bakanı istifa etmedi. Milli eğitimde defaatle sınav sorularında şaibe olduğu için iptal edildi ama milli eğitim bakanı istifa etmedi.
Siz kendi firmanızda bu kadar skandala imza atan müdürleri çalıştırır mısınız? Şirketinizi kendi elinizle batırır mısınız? Şirket ortaklarınızın eleştirilerini ihanetle suçlar mısınız?
Lütfen devlet ile hükümeti karıştırmayalım. Ülkede halk beceriksiz idarecilerden, akla ziyan politikalardan bezmiş durumdadır.
2014’te PYD’ye lojistik destek vermekle övünen AKP hükümeti bugün terörist olduğunu iddia ederek, tüm dünyanın aynı şekilde davranmasını bekliyor. PYD her zaman PKK nın Suriye kolu olarak yaşadı.
Çözüm sürecinde PKK nın kukla mahkeme / şehir denetimi / haraç toplama / silah stoklamasına dair asker ve polisin operasyon talebini hükümet reddetti. Bugün o eleştiriyi getiren ve 1.300 KCK lıyı tutuklayan personel Silivri cezaevinde tutuklu bekliyor. Nisan 2014’te özel yasayla KCK’yı tahliye eden AKP hükümeti şimdi herkesi PKK yandaşlığıyla suçluyor!
Suriye’deki muhalif örgütlere silah desteğinin çok büyük hata olduğunu söyleyen kesimleri stratejik sığlıkla eleştiren AKP hükümeti bugün Ankara’yı terör üssüne çevirdiğini görmezden geliyor. Hâlâ pişkin bir sekilde kendisini elestirenleri hedef gösteriyor.
17/25 Aralık dosyalarını örtbas etmek için devletin en önemli kadrolarını tasfiye ederek, ülkeyi teröre karşı savunmasız hale getiren AKP hükümeti herkesi vatana ihanetle suçluyor!
Bu ülkede vatana ihanetle suçlanacak kişiler, AKP hükümetindeki ilgili şahıslardır. Bombalı eylemleri üstlenen PKK ise sosyal bir hareket veya özgürlük savaşçısı değil, %100 terör örgütüdür.
Güneydoğuda 17.000 faili meçhul cinayeti devlet aydınlatmak zorundadır. 2003’teki Şemdinli yayınevini yakan kişiler yalanmış ve savcı Sarıkaya soruşturma başlatmıştı. Dönemin genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt “bizim çocuk” diyerek almış ve savcıyı attırmıştı. Hrant Dink’i öldüren belli olduğu halde tahliye edildi. Bunu gören ne güneydoğu halkı ne azınlıklardan devlete güven duymasını bekleyemezsiniz. Buna devlet terörü denir. TC devleti kendi içindeki kanserli hücreleri (derin devlet) temizlemedikçe bu yaftadan kurtulamaz. Ülkedeki vesayeti kaldırmak isteyen vatanseverler Silivri cezaevinde iken vatan hainleri tahliye olup, halkın desteğine sahip haramilerle ülkeyi yönetiyorsa şayet kaos kaçınılmaz olur. Bugün Türkiye’de Tayyiban rejiminin eliyle hükümet terörü yaşanmaktadır.
Hakkı savunduğumuz gün terörün her çeşidinden korunmuş bir devlet ve ülkeye sahip olabiliriz.

1505631_864709720322491_5705640219897277623_n

Yorum bırakın