LOZAN ANTLAŞMASI ZAFER Mİ? HEZİMET Mİ?

Lozan antlaşması 90 senedir hâlâ Türk kamuoyunda içeriği bilinmeden tartışılır. Hatta 100 senelik antlaşma süresinin olduğu maddelerden bahsedilir. Tamamen bunun yalan olduğunu belirterek konuya giriş yapalım.
Lozan’da azınlık hususu 5 senelik hukuki düzenlemenin ardından sonuçlandı. Bundan sonra mahkemelerde dinlere göre değil, evrensel hukuka göre davalara bakılacak. Bu nedenle Müslüman / Hristiyan ve Yahudilerin davalarına din adamları giremeyecek ve yabancı ülkeler suistimal edemeyecek. (1928)
Yunanistan ile Türkiye arasındaki mübadelede 1.200.000 Rum ile 480.000 Türk yer değiştirdi.
Lozan’da kapitulasyon adıyla özel imtiyazlara sahip ülke ve şirketlerin hakları iktisadi ve hukuki kanunların yürürlüğe girmesiyle 5 sene sonunda bitirildi. Burada Sivas/Samsun demiryolu projesini alan Fransız şirketi ile Tersanecilik yatırımı olan İngiliz şirketinin imtiyazı dikkat çeker. İtalyan / Fransız / İngiliz mallarına olan gümrük imtiyazları kalktı.
Ayrıca Osmanlı devletindeki yabancı şirketlerin davaları o ülkelerin konsolosluklarındaki mahkemelerde görülüyordu. Lozan’da yeni hukuki süreç kurulana kadar Türk mahkemelerine yabancı hakimler müdahil oldu. 5 senelik geçiş süreciyle yabancı hakim statüsü bitti. (1928)
Lozan’da harp tazminatından karşılıklı feragat edildi. Türkiye sadece Yunanistan’ın Ege’deki binlerce tahribatından ötürü Karaağaç beldesini harb tazminatı olarak aldı. İngiltere savaş öncesi iki fırkateyn için aldığı 5 milyon altını iade etmedi.
Lozan’da Osmanlı devletine ait borçlar, yeni kurulan Suriye / Irak / Mısır / Hicaz / Türkiye gibi ülkeler arasında paylaşıldı. Bu borçta ciddi indirim yapıldı. Osmanlı Devleti 1856’da ilk aldığı dış borç 220 milyon altın olup, faiziyle 350 milyon altına ulaşmıştı. Harb esnasında bu rakam 120 milyon altın civarındaydı.
1911 / 1913 Balkan savaşlarında Yunanistan / Bulgaristan ile Bulgaristan / Osmanlı devleti arasında azınlık mübadelesi yapılmıştı. 1915 Ermeni tehciri o günün psikolojisinin devamı olup, 1923’teki Lozan ile Yunanistan / Türkiye arasında neticelenmiştir. Uzun savaşlardan ötürü milletler arası kin had safhaya çıkmış ve devletler bunu mübadele ile köklü bir şekilde çözmeyi tercih etmiştir. Maalesef bu esnada yüzbinlerce insan dünyanın dörtbir yanında açlık / sefalet / salgın hastalık vs den ölmüştür.
Lozan’da aslında Türkiye ile İngiltere masaya oturmuştu. Fakat İngiltere’nin arkasında onlarca devlet veya azınlık bulunuyordu. Musul ve boğazlar konusunda istediklerini almak için diğer devlet azınlıkları Lozan’da koz olarak kullanan İngiltere, Türkiye’den koparacağı extra tavizleri bu garibanlara ulufe olarak dağıtmayı planlıyordu. Bu şekilde hem vaadlerde bulunduğu taşeronların beklentilerini kısmen karşılayacak, hemde onların haklarını ne kadar etkin savunduğunu (!) güya göstermiş olacaktı.
Doğu Anadolu’yu bölmek için Ermeni ve Kürd halkına özerk toprak talebinden dem vurup, Musul konusunda taviz koparmak isteyen İngiliz Lord Courzon bir nevi Türk delegelerini dikkatini başka yönlere çekerek pazarlığa sıkı oturuyordu. Adeta “Musul’u bana sorunsuz verin ki; başınıza Ermeni ve Kürd sorunu açmıyayım” der gibiydi.
Lozan’a iştirak eden Ermeni delegeler ve ayrılıkçı 3/5 Kürd aşireti ise olan-biten tiyatroyu çaresizce izliyordu. Halbuki Ermenistan devleti doğu cephesinde Kazım Karabekir paşanın ordusuna karşı bozguna uğramış ve Erivan yönetimiyle Gümrü antlaşması yapılmıştı. Ardından Ermenistan kendi isteğiyle Rusya’nın boyunduruğuna girmiş ve SSCB ile Kars antlaşması tekrar aynı kaideler üzerinden yenilenmişti. Pekiyi Lozan’daki Ermeniler kim? İngilizlerin sirk soytarısı….
Musul bölgesinde ise İngiliz istihbaratına göre Türk / Kürt / Arap / Ezidi halklarının çok büyük bir kesimi İngiliz sultasını reddediyor ve din ve aile bağları olan Türkiye’ye dahil olmak istiyordu. İsmet İnönü’nün plesibit (seçim sandığı) teklifini Lord Courzon bu nedenle reddediyordu. O dönemdeki 500.000 civarındaki halkın %54 Kürd / %27 Türkmen gerisi Arap / Ezidi / Gayrı Müslim şeklinde olusuyordu.
LOZAN NEDEN ÇOK ÇETİN GEÇECEKTİ?
İngiltere / Fransa / İtalya ile Almanya arasındaki Versailles antlaşmasında ittifak halindeki 3 ülkenin arkasında takriben 30 devlet daha bulunuyordu. Zira İngiltere savaşı tüm dünyaya yayarak herkesi kendi safına çekmek için galibiyet halinde kimine bağımsızlık, kimine ilk aşamada özerklik, kimine toprak vaad ediyordu. Mesela Japonya pasifikteki Almanlara ait adaları alırken, Alman toprağında Belçika / Litvanya / Danimarka / Polonya / Çekoslovakya gibi ülkeler ya kuruldu veya toprak elde etti. Hindistan / Kanada / Yeni Zellanda / Avusturalya / Güney Afrika’daki sömürgelerine bazı imtiyazlar hatta vatandaşlık / bağımsızlık vaad etmişti. Brezilya / Çin / Bolivya / Hicaz gibi onlarca ülke bu toplantıya katılmıştı.
Almanya bu antlaşmada tüm denizaltı / gemi / tank ve ciddi silahlarını teslim etmiş, küçük bir orduyla yetinmeyi kabul etmişti. Artık denizaltı ve savaş gemisi üretimi yasaktı. Korkunç tazminat cezası ve ülkenin büyük toprak kaybı üzerine ilave edilmişti. Devletin maliyesine konan ipotek ve kapitülasyon tarzındaki maddeler Alman halkını bezdirecek ve nazi direnişinin fitilini ateşleyecekti. Nitekim antlaşma 1939’ta ömrünü yitirecek, Hitler Almanyası hasımlarıyla tekrar varolma savaşına girişecekti. Bugün AB projesi İngiltere / Almanya / Fransa arasındaki rekabetin farklı bir boyutu olarak devam etmektedir. Alman imparatorluğuna benzeyen, Fransa’nın müttefik olarak pastadan istifade ettiği süreçte, İngiliz siyaseti henüz bu projeyi çökertemedi.
Türkiye Lozan’a Türklerin yoğun olduğu bölgeleri Misakı Milli sınırlarını belirleyerek gitti. Bu stratejiyle Türkiye Suriye / Irak / Hicaz / Ege’deki Rum adalarını aslında terk ediyordu. Zaten Lozan öncesinde Hatay dahil Suriye’yi Fransızlara bırakmıştı. Trakya’da Meriç Mudanya mütarekesinde sınır seçilmiş, sadece Batı Trakya talep ediliyordu. Ermenistan sınırı netleşirken Batum’da diğer tarafta kalmıştı. 12 Ada yine İtalyanlara daha önceden verilmişti. Resmen olmasada Kıbrıs’ta 40 senelik hakimiyeti olan İngiltere adayı zaten almıştı. Lozan’dan önce dahi misakı milli sınırlarından her pazarlıkta maalesef tavizler verilmişti. Lozan’da ise Dünya savaşının baş organizatörüne karşı en önemli petrol bölgesini savunacaktık! Kaybedeceğimiz en başından belliydi! Lord Courzon bize Süleymaniye bölgesini teklif ederek, Musul’un münbit tarım ve petrol bölgesinden daha fazla ısrarcı olmamamızı hatta petrolden pay vermek suretiyle teklif etti. Biz bunu reddedip, BM konseyinde görüşülmesini teklif veya kabul ettik. Henüz üyesi olmadığımız BM de bunları dahi alamadan elimiz boş döndük!
SORU = Lozan görüşmeleri esnasında iki tarafın bölgesel asker / istihbarat / psikolojik operasyon kabiliyeti nasıldı?
CEVAP = Lozan’da Musul (Irak) / Kapitülasyonlar / Boğazlar / Harb tazminatı / Osmanlı Devletine ait eski borçlar / Azınlık hakları uyuşmazlık konularını içeriyordu. Özellikle Musul için İngilizler diğer konuları koz olarak kullanıyordu. Diğer taraftan askeri açıdan Yunanistan Trakya sınırına sürekli yığınak yapıyor, İstanbul ve boğazları İngiliz ve Fransız gemileri işgal etmişti. Öte yandan Musul civarında İngiliz uçakları havadan Asuriler karadan takviye ediyordu. Unutmamak gerekir ki; o günlerde Türkiye’nin hiç uçağı ve savaş gemisi yoktur. Sadece iki tane vapuru bulunmaktadır. Musul’da Türkiye’ye destek veren Türk ve Kürd aşiretlere ait köyler hava bombardımanına tutuldu. Asuriler ciddi katliam ve yağmalarla gözdağı verdi. Bu hadiselere dahi Türkiye devleti karşılık verememişti.
Mustafa Kemal paşanın henüz görüşmeler devam ederken hilafeti kaldırması ümmet politikasına darbe vurmuş ve Şeyh Said ayaklanmasını tetiklemiş ve Türkiye’ye karşı büyük hayal kırıklığı oluşturmuştu. Düne kadar “Musul’da Türk / Kürd kardeştir” söyleminden “Musul Türk’ündür” iç siyaset malzemesine dönmüştük. Kısacası Mustafa Kemal Musul’u kafasında çoktan bitirmişti. Bari ilk celsede teklif edilen Süleymaniye ve Kerkük civarını alsaydık. Beceriksiz delegelerimiz onu dahi alamayıp, 25 seneliğine %10 petrol gelirine razı olacaktı. (İngilizler Lozan’ı bizden bir sene sonra 10 ağustos 1924’e imzaladı. Musul ise BM heyetinin kararıyla 1925’te elimizden çıktı)
Cihan harbini kazanan ülkeler Almanya’ya Versailles ile Osmanlı Devletine Sevres antlaşmalarında en ağır şartları imzalattılar.
Bu antlaşmada ordu 70.000 gibi minimum seviyeye düşecek! Cephelerde 500.000 asker bulunuyordu. Halihazırda 220.000 civarında asker sözde aktif tutuluyordu. Ayrıca donanma lağvedilecek. Lozan’da bu maddeler iptal edildi. 1912 / 1922 de savaşta ölen, esir edilen, sürgüne gönderilen, bulaşıcı hastalıktan ölen şehid ve gazimiz 1.000.000 kişiyi bulmaktadır.
Sevr’de İstanbul ile iç Anadolu bölgesinde bir toprak (480.000 km) Osmanlı devletine bırakılacak. Lozan’da bu rakam 755.000 km ye çıkacak. (1939’da Hatay ili önce özerk, ardından bağımsız, sonra Türkiye’ye ilhak kararı aldı)
Sevr’de Boğazlar Osmanlı askerinden arınıp, yönetimi BM tarafından yürütülecek. Askeri ve ticari her türlü gemi geçebilecek. Lozan’da boğazlarda asker konuşlandırma yetkisini geri aldık. (1935 Montrö antlaşmasında boğazların idareside bize geçti)
Sevr’de Kapitülasyonlar 1914’den önceki statüye göre devam edecek. Lozan’da 5 senede kaldırıldı.
Sevr’de Azınlık hakları dış ülkelerin denetiminde kontrol edilecek. Lozan’da kaldırıldı.
Sevr’de Ermenistan’a Trabzon / Erzurum / Bitlis / Van verilecek ve Osmanlı devleti bu ülkeyi resmen tanıyacak. Lozan’dan önce Gümrü antlaşmasıyla Ermenistan’ı resmen tanıdık, bu şehirleri vermedik. Maalesef misakı milli olarak gördüğümüz Batum’u kaybettik. Ermenistan’ın bağımsızlık süreci esnasında Rusya’nın mandası olmayı tercih etmesi ilginç! Bazı milletleri bağımsız yapsanız bile asla olamazlar. Her zaman bir köklü devletin mandası olmaya devam edecektir.
Sevr’de Güneydoğuda Urfa ve çevresinde Kürdistan devleti kurulacak. Lozan’da bu devletin kurulmasına izin vermedik. Maalesef misakı milli içinde gördüğümüz Musul / Kerkük / Süleymaniye bölgesini BM kararıyla İngilizlere terk ettik. Halbuki Lozan’daki sıkı pazarlıkta Süleymaniye ve çevresindeki dağlık bölgeler bize teklif edilmişti. Musul’u alalım derken, oradanda mahrum olduk! Musul’un petrol gelirinin %10 luk bölümünü 25 sene aldık. Maalesef Ankara / Lozan telgraf hattındaki şifreyi her değişikliğe rağmen deşifre eden İngiltere, meclisteki tüm gizli oturumlardan aynı gün haberdar oluyordu. Hatta ertesi gün İngiliz gazeteleri bu bilgileri haber yapıyordu. Biz ise Londra’daki gelişmelerden habersiz olarak, masadaki pazarlığımızı güçlendiremiyorduk.
Sevr’de Edirne / Kırklareli / İzmir / Adalar Yunanistan’a verilecek. Mudanya mütarekesi ile Meriç sınır tayin edildi. Lozan’da Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm adaları kaybettik. Harp tazminatı olarak Karaağaç beldesini aldık. Bu iki ada sanırım boğazların hakimiyeti Türkiye’de, Ege denizinin hakimiyeti Yunanistan’da kalması için İngiliz siyasetinin bir ürünü olabilir. Zira o bölgede kimsenin etkin olmasını istemiyordu. Nitekim Rusya’da boğazların idaresinin tamamen Türkiye’de olmasını savunarak, uzun vadede kendi emellerine ulaşmayı hedefliyordu.
Sevr’de Akdeniz bölgesi ve 1911’den beri işgal altındaki 12 ada İtalyanlara verilecek. Lozan’dan önceki antlaşmada 12 adalar resmen İtalyanlara verildi.
Sevr’de Hicaz / Mısır / Irak İngilizlere verilecek. Nitekim Lozan’da öyle oldu.
Sevr’de Suriye Fransızlara verilecek. Nitekim Lozan’dan önceki Ankara antlaşmasında öyle oldu.
NOT = Lozan’da sadece İngiltere ile Musul (Irak) bölgesi toprak olarak görüşüldü. 1878’den beri hakimiyet kurdukları Kıbrıs dahi elimizden çıkmıştı.
NOT = İngiltere yerel isyanlarda kullandığı Ermeni / Kürd / Yunan / Arap kesimlerine ganimetten pay verecekti. Nitekim Kürdistan dışındaki devletlere belli ölçüde pay verdi. Musul’da kısmen kürd aşiretleri kollansa bile diğerleri devlet sahibi olmuştu.
SORU = İngiltere neden bu kadar ülkeyi Lozan’a getirdi?
1-Tüm ülkelere vaad ettiklerini hep birlikte almak için kamuoyu baskısı kurmak istiyordu. Nitekim Türk delegeleri bundan çok bunaldıklarını söylemişlerdir.
2-Türkiye’ye ölüyü gösterip, sıtmaya razı etme politikasıdır. Nitekim Musul’da istediğini koparınca ne Ermeni ne Kürd taleplerine hiç alâka göstermez.
SORU = Lozan’da başka kritik konular nedir?
CEVAP = Boğazlar / Kapitülasyonlar / Azınlıklar / Harb tazminatı
Not = Sevres’te aslında ekonomisi çökmüs Osmanlı devletinden tazminat istenmez.
Yukarıdaki Sevr ile Lozan arasındaki kıyaslamaya göre Damat Ferid paşa hükümetinin ve Sultan Vahdettin hanım imzaladığı hezimet, İsmet İnönü / Rauf Orbay / Mustafa Kemal başarıdır.
Türk milletinin yoğunluğu baz alınarak belirlenen misakı milli sınırları hedef strateji olarak belirlenmişti. Daha Lozan’a gitmeden Mısır / Hicaz / Suriye / Irak / Basra / Ege Adalarından peşinen vazgeçilmişti. Sadece Anadolu ve çevresinde bulunan Batı Trakya / Kıbrıs / Batum / Hatay / Musul / Süleymaniye / Kerkük alınmak istenmişti. Maalesef Anadolu hariç hiçbirini alamadık. Hele Süleymaniye ve Kerkük’ün Musul şehrine karşılık teklifi hâlâ ızdırabımız olarak devam etmektedir.
SORU = Cihan harbinde en çok hasım olan Rusya neden Kurtuluş savaşı ve Lozan’da Türkiye’ye destek verdi?
CEVAP = Cihan harbinden önce Rusya / İngiltere / Fransa (Sykes – Picot) arasında ganimet antlaşması yapılır. Buna göre Rusya Kafkaslara yakın olan Anadolu ve Karadeniz bölgesi ile Rumelide Bulgaristan’a o sıra ait olan Ege kıyılarını alacaktı. Uzun vadede ise İstanbul’u işgal etmeyi planlıyordu.
Osmanlı devletinin direnci ve Rusya’nın ani çöküşü üzerine Bolşevik ihtilali oldu. Yükümlülüklerini yerine getiremeyen Rusya’nın yerine Yunanistan ve Ermenistan’a teklif yapıldı. Özellikle Rumların iç Anadoluya yayılması İtalya’yı aldatılmışlık hissine sevketti. Kuvvayı milliye geri çekilen İtalyanlardan ötürü Yunanlıları rahatça püskürttü. Rusya hem antlaşma hemde silah desteği vererek, kendisine ihanet eden İngilizleri zor durumda bıraktı. Yunanistan’ın İstanbul hayalleri ise herkesi rahatsız etti.
SORU = Cumhuriyetin ilanı ve hilafetin kaldırılması neden Lozan antlaşmasından sonra saltanatın lağvedilmesi ise önce yapıldı.
CEVAP = Sevres antlaşmasında Osmanlı devletinin başını Sultan Vahdettin onun resmen onayladığı İstanbul hükümeti BM tarafından resmi muhataptı. Ankara’da 23 Nisan 1920’de kurulan TBMM’nin uluslararası resmi statüsü yoktu. Saltanat ilga edilerek padişahın statüsü iptal edildi. Damat Tevfik paşa İstanbul’daki hükümetini lağv ederek, uluslararası muhatap olarak sadece Ankara hükümetini bıraktı.
İngiltere Lozan’da İsmet İnönü ve delegelerini hâlâ Osmanlı devletinin resmi müzakerecileri olarak kabul ederek, Sevr antlaşmasını imzalatmak istiyordu. Zira BM de kayıtlı olan Osmanlı devletidir. Türkiye cumhuriyeti adında kayıtlı bir devlet henüz yoktur. Nitekim Musul meselesi BM de hakem kararına kaldığında biz henüz üyesi dahi değildik.
İsmet İnönü ve delegeler ise Ankara hükümetine dair Kurtuluş savaşı / Fransızlarla yapılan Ankara antlaşması / İngiliz generalin hakemliğinde Yunanistan ile imzalanan Mudanya mütarekesi / Rusya ve Ermenistan ile imzalan Kars ve Gümrü antlaşmaları / İtalyanlarla yaptıkları antlaşmaları delil olarak sunuyordu. Bu nedenle Sevr antlaşmasını baştan reddediyordu.
İngiltere cihan harbindeki korkunç tahribattan muazzam beklentiye girmişti. Olabilecek en ağır maddeleri imzalatarak, Osmanlı devletinin geleceğini ipotek altına almayı amaçlıyordu. Haddizatında Fransa ve İtalya’da özellikle kapitülasyonlarda ısrar ettiler.
24 Temmuz 1923 Lozan antlaşması Türkiye devletinin resmen tanındığının ispatı olunca 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet, 3 Mart 1924’te Hilafet kaldırıldı.
Zira Mustafa Kemal meclis başkanı olduğu halde cumhurun başkanı olan padişahın konumuna gelmek istiyordu. Saltanattan sonra hilafetide kaldırarak, cumhurbaşkanlığının önündeki engelleri kaldırmış oldu.
SORU = Neden başbakan Rauf Orbay ve Genelkurmay Fevzi Çakmak yerine cephe kumandanı İsmet İnönü tercih edildi?
CEVAP = Mustafa Kemal paşa Sultan Vahdeddin’den itibaren hep zirveyi hedefledi. Bu açıdan kendisine güçlü bir rakip şansı tanımadı. Diğer taraftan Mustafa Kemal Halep cephesinde İngilizlere yenilmişti. Bunun psikolojik etkisi muhakkak Lozan’da nüksedecekti. Rauf Orbay ise cephedeki zorluğu buram buram tatmamıştı. Vatan toprağını göğüs göğüse çarpışan birisinin temsil etmesini arzulamış olabilir. Nitekim asker talimata uyar ama devlet başkanı buna her daim kıt-a-dur şeklinde durmayabilirdi. Mustafa Kemal kendisi Lozan’a gidemediği için kendisine kısmen piyon olarak İnönü’yü seçmişti. Unutmamak gerekir ki; tüm dünyanın tek cephe olduğu Versailles antlaşmasının ardından Lozan’da çok dirayetli birisine ihtiyaç vardı. Harbteki sabrı meclis koltuğundaki hiçbir zaman tadamaz.
SORU = Ankara hükümetinde diplomat ve büyükelçi tecrübesi olmadığı halde neden İstanbul hükümetinden ve Osmanlı elçilerinden istifade etmedi?
CEVAP = Lozan’a hem İstanbul hemde Ankara hükümeti davet edilmişti. Birbiriyle restleşen bu iki hükümetten istedikleri tavizi koparmayı hedefliyorlardı. Saltanatın kaldırılıp, İstanbul hükümetinin lağv edilmesi bunu engelledi. Mustafa Kemal iki başlılık olmaması için onlardan ne diplomat ne elçi vs almadı. Bu nedenle muzaffer asker, diplomatik cahil olan İsmet İnönü’nün acemilikleri olmuştu. Keşke Osmanlı diplomatlarından istifade edilseydi. Muhakkak daha iyi neticeler alınabilirdi.
SONUÇ = Kuvvayı milliye külleri üzerinden dirilen 19 tane cemiyetin oluşumundan neşet etti. Rusya / İtalya / Fransa’nın göz yummasıyla Yunanistan’ı 1. ve 2. İnönü cephesi ve Sakarya muharebesiyle mağlup ediyor. Baş kumandanlık meydan muharebesi daha çok düşman askerinin ülkeyi terk etmesi için yapılan operasyondur. Aslında Yunanistan ile Sakarya savaşını yaptık ve kazandık (elhamdûlillah)
Lozan’daki restleşmede ise Fransa / İngiltere / İtalya gibi ülkeleri karşımıza alabilecek gücümüz yoktu. Anadolu açlık ve sefalet içindeydi. 1912 / 1922 arasındaki 10 senelik süreç askeri teçhizat / insan kaynakları / ekonomik alt yapıyı çökertmişti. Adeta tek atımlık kurşunla Yunanistan’ı def etmiştik. Musul için harpte kaybedersek, Sevr’den daha ağır bir süreç bizi bekleyebilirdi.
NETİCE-İ KELÂM = Ecdadımız hatasıyla sevabıyla Lozan’da iyi veya kötü bir bağımsızlık sözleşmesi yaptı. O gün Musul vilayetini almamız çok zordu. Halbuki II.Dünya savaşında İngiltere / Fransa / Almanya / Rusya / Amerika felç olmuştu. Ortadoğudan çekilmek zorunda kalan İngiltere’nin sıkıntılı devrinde Musul’u alabilecek fırsatlar vardı ama biz 20 seneyi iyi değerlendirememiştik.
Lozan’dan 90 sene sonra Irak ve Suriye’de kartlar tekrar dağıtılırken biz halihazırdaki Musul / Kerkük / Süleymaniye’de kurulması muhtemel Kürdistan devletini izliyoruz. Büyük bir harbten çıkarak Lozan’daki masaya oturan ecdadımızı hiç utanmadan eleştiren densizler, halihazırdaki ortadoğu sürecinde masaya dahi oturamıyor. Musul konsolosluğundaki rehinelerden habersiz, Süleyman Şah türbesini korumaktan aciz olanlar bu konularda azıcık haysiyet ve şerefleri varsa susmalıdır.

12662496_838150392978424_6231581429901266234_n

Yorum bırakın