TOPLUMSAL EMPATİ YAPIYOR MUYUZ?

10872207_626974037429395_1397977065_nÜlkemizde insanlar maalesef ön yargılar üzerine hayatını örgülemektedir. Muhafazakar kesim Türkiye’nin kuruluş dönemindeki İstiklâl mahkemelerinin hukuksuzluğundan şikayet ederken, günümüzde Sulh ve Ceza Hakimliklerinde aynı adaletsizliği ortaya koyuyorlar. Yine darbecilerin kurduğu özel yetkili mahkemeler muhalifleri sallandırırken, 28 Şubat 1997 nin ceberut anlayışını 2007 de aynı mahkemeler sanık sandalyesine oturttu. Kim bilir? Sulh ve ceza hakimliğini kuran iktidar, birkaç sene sonra kurduğu mahkemelerde sanık durumuna düşebilir. AKP Dersim katliamından özür dilerken, Uludere (Roboski) hakkında susuyor. Aynı şekilde Uludere’nin hakkını savunan CHP , Dersim için susuyor. Kobani’deki İŞİD vahşetine tepki gösteren PKK, güneydoğuda aynı zulmü muhaliflerine reva görebiliyor. İnönü zulmünden bezginlik duyan muhafazakar Bediuzzaman Said Nursi mağdurların lideri Adnan Menderes’i desteklemişti. İktidara kurulan Menderes 3. dönemde en çok muhafazakar kesime zulmetti. Hatta Said Nursi’yi göz hapsine alıp, Nur talebelerini hapishanelerde süründürdü. Yine devletimiz sünni müslümanların cami görevlilerine memuriyet verirken, ne Hristiyan ve Yahudi din adamlarına, ne de Alevi ve Şiilerin din görevlilerine aynı hakları tanımıyor. Diğer taraftan Hristiyan / Yahudi / İslami kesimden Selefi / Alevi / Şii kesimlerde etkin oldukları bölgelerdeki haksızlıklara duyarsız kalıyorlar. Aynı şekilde CHP / MHP devlette kadrolaşırken taraftarları susup, AKP aynı haksızlığı yaptığında tepki gösteriyorlar. Birçok dini tarikat ve STK da yandaşına susarken, muhalifine en şiddetli tepkiyi gösteriyor. Maalesef mağdur iken herkes hak ve hukuktan bahsediyor. İktidarı ele geçirdiğinde ise her türlü zulmü reva görüyorlar. Muhafazakarların alevilere dinsiz gözüyle bakıp, sol kesiminde tüm dindarlara yobaz kategorisine sokmaları utanç vericidir. Yine tüm yahudileri İslam düşmanı görüp, muhalif kesimleri dış mihrakların uşağı telakki etmek içler acısı halimizi özetliyor. Halbuki İsrail’deki yahudilerin %30 u İsrail ile Filistin ortak devletini desteklerken, bazı Filistinli müslümanlar Gazze zulmünü alkışlamaktadır. HDP ye her oy verene PKK lı diyoruz. Pekiyi 3.5 milyon HDP sempatizanı kan ve göz yaşından başka ne buluyor ki; bunlara oy veriyor? Diye düşünmüyoruz… Demek ki; devletin 17.000 faili meçhulü, güvenlik ve hizmet alanındaki tavırları bazı insanları farklı arayışlara itmiş olabilir. Bugüne kadar sebeplerini kimse ciddi manada analiz etmedi. Uludere hadisesinde kimse şunu düşünmüyor. İnsanlar mayınlı araziden ve askeri operasyona rağmen geçim derdi için ölümü göze almak zorunda kalıyorsa, devlete bunun hesabını sormak gerekir. Siz insanlara alternatif geçim kaynağı veya uygun şartlarda sınır güvenliği sağlarsanız, kaçak geçişlerde ülkenin güvenliğini sağlamak için yetkinizi kullanabilirsiniz. Toplum olarak meseleyi bu kadar basit tahlil edemiyoruz. 600 sene Selçuklu ve Osmanlı devletinde büyük hizmetler veren “milleti sadîka” Ermeni halkı neden tehcire uğradı? Kurtuluş savaşında köyleri basan 3/5 bin ermeni eşkiyayı, yakalayıp cezalandırmak yerine 1 milyona yakın insanı neden sürgüne yolladık? Bunu sorgulamak yerine hemen savunmaya geçiyoruz! Kendimize ait evrensel kriterlere sahip olmak yerine, bize sunulan algı operasyonlarıyla dün Yunanistan’ı, bugün İsrail’i düşman görüyoruz. Hiçbir sünni müslüman Mevlevi tekkesindeki ney sesi ile semahı eleştirmez ama Alevi dergahına tepkilerini dile getirir. Madem bu ülkenin vatandaşıyız 130.000 diyanet görevlisi memur ya fesh edilsin veya alevi / şii … hatta hristiyan ve yahudi din adamları da memur olsun! DİYEMİYORUZ… Hz.Muhammed (sav); “Siz nasılsanız, idarecileriniz öyle olur!” buyurarak aslında haksızlıkları, devlette adam kayırmaları, darbeleri bizim destekleyerek yaptığımızı ortaya koymaktadır. Partizanlık / din taassubu / ideolojik yaklaşımlar bizlere her türlü zulmü makûl göstermektedir. Sezai Karakoç ne güzel söyler : Bu ülkede sağcı, solcu, dinsiz, dindar yok! Sadece namuslu ve namussuz var! Empati yapmadığımız müddetçe her suça ortak oluruz. Kendimize reva gördüğümüz bu hayat bizi er veya geç aynı mağduriyete muhatap kılar. Kur’an-ı Kerim; “Allah (cc) halinizi değiştirmediğiniz müddetçe hakkınızdaki taktirini değiştirmez” buyurarak neye müstehak olduğumuzu haber vermektedir. Yeni bir dünyaya adım atmak için Hz.İsa’nın (as) şu sözüne kulak verelim. İLK TAŞI ATAN, GÜNAHSIZ OLSUN…

Yorum bırakın