LİDERLİK AÇISINDAN AKP’NİN GELECEĞİ

H

AKP iktidara halkın oyuyla geldi. Neoconlar gücün kendilerinde olduğunu göstermek için keyfi mazeretle Erdoğan’ı hapse attırıp, mağdur sıfatıyla önünü açtırdılar. CHP gönülsüz bir şekilde ağababalarını dinlemek zorunda kaldı. Daha sonra ergenekon ağababalarına rağmen birkaç darbe denemesi yaptı ve başarısız oldu. Erdoğan bu girişimlerden ötürü ABD Neoconların himayesi olmadan iktidarda kalmayacağını, ülkeyi küresel sermayeye açmadığı taktirde ekonomik buhrandan çıkamayacağını gördü. Fakat içeride kartlar yeniden dağıtıldığı için artık nimetleri kendi yandaşlarına yönlendiriyordu. Zira küresel güçleri bu kısım pek ilgilendirmiyordu! Erdoğan ilk yıllar medya gücüne sahip olmadığı için Hizmet Hareketine muhtaçtı. 2010 yılına kadar devlet içinde kadrolaşmadığı için İlim Yayma cemiyeti ile Hizmet Hareketine yine muhtaçtı. Fakat cemaat kendisini medyatik olarak destekledi. Devlet kadrolarındaki cemaat müntesipleri iktidarda kim olursa olsun, aynı hizmeti vermeye devam edecekti. Bu açıdan Erdoğan asıl desteği halktan, güvenlik ve ekonomik desteği ise küresel güçlerden alıyordu. Hizmet içindeki bazı koltuk sevdalısı kadrolar; devletteki terör gruplarını tasfiye ederek, kendilerini olduğunun üzerinde görmeye başladılar. Hatta geçici olarak geldikleri makamlarda kalıcı olmak istediler. Toplumu evlerde / yurtlarda / okullarda / sohbetlerde / derneklerde ıslah ederken, devlet üzerindende çekidüzen vermek istediler. Bu hem siyasi partiler, hem sivil toplum kuruluşları, hem dini tarikatler tarafından tepkiyle karşılandı. Zira kimse toplumdaki nüfuzunu kaybetmek istemiyordu. Cemaatin elinde ise bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirebilecek entellektüel kadrolar yoktu. Aslında Hizmet Hareketi yolun başında herkesi kucaklayan bir oluşumdu. Zamanla sadece kendi müntesiplerine odaklanmaya başladılar. Tabii bunun iki nedeni var! 1-Tarikatler arasındaki meşrep ve İslama bakış farklılığı (Misalen dinlerarası dialog) 2-Sivil toplum kuruluşları ile Hizmetin dünyaya bakış anlayışı (Hizmet onlara göre dini bir cemaat ve belli kırmızı çizgileri var) 3-Siyasi partiler ve ticari dernekler bu rantı paylaşmak istemez (Bunun için Tuskon kuruldu) 4- Özel vakıf ve Akademik kadrolar toplum muhendisliğinde alternatif oluşumlara sıcak bakmaz (Okullar / Dialog platformları / Dil enstitüleri açıldı) 5-Cemaat her ne kadar dünyaya açılsa bile amatör kadrolara sahiptir. Biraz başarılar elde edilince kendini profesyonel zannetmeye başlayanlar oldu! Habuki amatör küme / yerel lig / devler ligi karıştırılmamalıydı! 6- Fethullah Gülen Hocaefendi bazı kişi ve kesimlere aşırı müsamaha ve alaka göstermesine rağmen muhatapları zihniyetlerini menfi kullandılar. Mesela Hayrettin Karaman 1971 darbesinde Hocaefendinin talebeleri hapse atıldığında, sınava girmelerine müsade eden hakime mani olur. Bu insanı onore etmek için Finans kurumlarında fetva kurulu başkanı yapıp, birçok ülkedeki faaliyetler gezdirilir. Fakat 17 aralik sonrası içindeki irini yine akıttı. Hocaefendinin katline fetva verdiğini konunun muhatapları iyi bilir… Hizmet Hareketi AKP deki insanları ülkeye ve dine hizmetlerini desteklemesine rağmen durum ortadadır. Maalesef sokakta her türlü suistimale açık çocuklarına sahip çıkan Hizmet Hareketine halkın galiz küfürlerini ibretle seyrediyoruz.Müslüman Kardeşlerden 5000 kişi katledilirken, hükümet yanlısı halkın sevinç gösterileri ile AKP taraftarlarının Hizmete yapılan linç kampanyasını inkisar içinde izliyoruz… Nihayetinde AKP iktidara gelecekti ve hizmet buna mani olamazdı. Hizmetin iktidara karşı tek vazifesi sadece güzel icraatlerini destekleyip,başta yolsuzluk olmak üzere yanlış bulduğu icraatleri eleştirmekti. Maalesef senelerce yolsuzluklara göz yummasının bedelini ödüyor. Allah’a şükür Hizmetin yüz kızartıcı suçu çıkmadı. Olsaydı AKP bu kadar iftira ve algı operasyonuna girişmezdi! ZALİM ALLAH’IN KILINCIDIR. İBADINI (hizmeti) TERBİYE EDER! ARDINDAN ZALİMDEN (Tayyiban rejimi ve halk) İNTİKAM ALIR… Öncelikle stratejik açıdan adeta dünyanin medeniyet / ekonomi / lojistik merkezi olan Türkiye’de güçlü lidere ihtiyaç var. Bu lider prototip açıdan altyapısı sağlam, geleneklerine bağlı, zamanın baş döndürücü gelişmelerine adapte olabilen, geleceğe ait reel hedefleri olan, vücud dilini iyi kullanan, toplumun ihtiyaçlarını doğru tespit edip/ onlar için ideal projeler ortaya koyan, entellektüel birikimin yanında kaliteli meşverete sahip, inandığı değerleri yaşayan vizyoner bir kişilik olmalıdır. Maalesef dünyada bu kalitede lider halihazırda yok! Bu ihtiyaçlarını belli bir kesimin içinden gelerek ortaya koyan idareciler var. Mesela Rusya’da Vladimir Putin’i derin devlet iktidara taşıyıp, arkasında durarak, her türlü provakasyonu engellediği gibi emrine tahsis edilmiş aynı düşünceye sahip kadro bulunmaktadır. Hakeza Barack Obama Demokratların yüzyıllık birikimiyle iktidarını yürütüyor. Almanya Helmut Kohl, Fransa Mitterand, ABD Bill Clinton, İngiltere Margareth Teacher, Türkiye Turgut Özal’dan günümüze vizyoner lider sunamadı. Tayyip Erdoğan ise 50 senedir İslami kesimin emeklerini, mağduriyetlerini, küresel güçlerin desteğiyle kullandı. Yalnız halka göre güçlü kişiliği, halktaki reis beklentisini pekiştirdi. ONE MİNUTE çıkışı ortadoğu halklarında büyük sempatiye neden oldu. Erdoğan ortadoğuda ve Türkiye’de halk tarafından popülaritesi olan tek liderdir. Hiçbir lider bu kadar yolsuzluk ve dış politika skandallarına rağmen bu kadar oy alamazdı. Tüm dünya % 43 (gerçekte %36) oy oranını şaşkınlıkla karşıladı. Fakat bu kadar skandalın ayyukaya çıktığı ülkemizde halk telefonlarda ihale kovalayan, tv lerdeki alt yazılara müdahele eden, herkesi şantaj kasetle korkutan Erdoğan’ı hakkında yavaş yavaş tereddütlere düşmeye başlayacaktır. Bunun önünü almak için “paralel örgüt” icadı yavaş yavaş esprisini yitirecektir. Hatta Ahmed Davudoğlu ve Numan Kurtulmuş genel seçim için arasıra cemaati eleştirse bile hangisi başbakan olursa olsun Tayyip Erdoğan ile yollarını en geç bir sene içinde ayıracaktır. Zira ikisi de yolsuzluğa bulaşmadığı için kendi liderlik heveslerini tehlikeye atmak istemez. İkiside Türkiye’nin geleceğine damga vurmak istiyor. Diğer taraftan AKP içindeki temiz kadrolar yolsuzluğu bildiği halde linç olmak istemiyor. Erdoğan Bayraktar / İdris Naim Şahin’e yapılan hakaretler ortadadır. Sanırım 2015 genel seçimlerinden sonra kurulacak AKP hükümeti Erdoğan ile göbek bağını kesip, yolsuzkları ne savunacak, ne de üzerine gidecek! Belki onu Tayyiban rejimine koz olarak kullanacak!AKP’den ayrılanların yeni parti kurmamaları için geçici hükümet adeta koalisyonla kuruldu! Abdullah Gül kanadını Bülent Arınç ve Ali Babacan, yeni Milli Görüş kanadını daha önce partiye geçiş için başkanlık vaad edilmiş Numan Kurtulmuş ve Yalçın Akdoğan, Beşir Atalay kanadını Efkan Ala, Yolsuzluk kanadını yine Yalçın Akdoğan, Efkan Ala, Bekir Bozdağ oluşturuyor. Cevdet Yılmaz, Veysel Eroğlu, Mehdi Eker, Mehmed Şimşek, Taner Yıldız gibi bakanlar ise ülkeye hizmet için koşturmaya devam edecek! Zaten birileri hizmet edip, diğerleri başbakanlığa oynayacak, diğerleri de yolsuzluğu örtbas etmek için operasyonlara devam edecek! Taktir edersiniz ki; birbirleriyle alakası olmayan bu hasım grupların ahenkli bir hükümet sürdürmeleri mümkün görünmüyor. Her olayda farklı açıklamalar ve ardından çelişkileri düzeltme gayreti durumun iç açıcı olmadığı anlamına gelir! AKP de herkes tabii şunu çok iyi biliyor. Tayyip Erdoğan’ın kişisel oyu %30’un üzerinde seyrediyor. Sandık şaibesine göre ise %40 civarındadır. Tabii Erdoğan’da şunu çok iyi biliyor. Bu kadrolar olmazsa kendisinin gerçek çapı ve vizyonu belli olacaktır. Gerçek hayatta “paper tiger” olduğunu herkes görecekti. 17 Aralık aslında Abdullah Gül ve kendisine yakın 70 tane vekil için muazzam bir fırsattı! Artık bu kadronun toplumda hiçbir karşılığı yok! Zira istifa edip, hükümeti düşürmeyerek hem yolsuzlukların örtbas edilmesine göz yumdular, hem de onursuzca insanlara atılan iftiraları görmezden geldiler. Evet yolsuzluklara arka çıkmadılar. Fakat halk bu insanların “mal” olarak susmalarını ve kenarda seyretmelerini değil, izzet ve haysiyetleriyle hakkı savunmalarını bekledi. HADİ KALK GİDİYORUZ sözcüğü Abdullah Gül’ün yerlebir olduğu andır. Zaten HSYK vb yasaları devlet teamüllerinden ziyade Kayseri 11. Noteri gibi imzalaması çapsızlığını ortaya koydu! Şu an yeni bir parti kurmazlar. Aksi taktirde barajı dahi geçemezler. 17 Aralık sonrası istifa ederek, parti kursalardı şayet %25 karşılığı vardı. Herkes bu nedenle AKP yi ele geçirmenin hesaplarını yapıyor. Erdoğan önce kopmaları önleyip, son anda birçoğunu seçim öncesi kapıya koymayı hedefliyor! Her halülarda Erdoğan hortumcuların çoğunlukta olduğu biatçı vekillerin aday gösterilmesini talep edecek. Bu şekilde başbakanı hizaya getirmek isteyecek. Adeta “benim çöplüğümde bana kimse horozlanamaz” diyecek. Buna karşılık Numan Kurtulmuş, Ahmed Davudoğlu, Abdullah Gül’dem kim iktidara gelirse gelsin, kendi kuracakları kadrolarla Tayyiban rejimini tasfiye edecektir. Erdoğan’ın zaaflarını, mahkemelerde açılacak davaları koz oynamaya çalışacak! İktidarın nimetlerinden faydalanan 12 milyon yeşilkartlı ile az oranda ranttan istifade eden kesimlerin gelirleri devam ettiği için Erdoğan’ı desteklemeyecektir! Erdoğan ise biatçı vekiller üzerinden genel başkanlığı sonuna kadar zorlasa dahi iç ve dış dinamikler buna izin vermeyecektir. Zannediyorum genel seçim sonrası iki taraf birbirleriyle boğuşacak ve etkinlikleri azalacak! 2017 de bu boşluğu yeni birilerinin dolduracağını ümid ediyorum… DİPNOT = ABD Abdullah Gül’ü desteklemektedir! Pekiyi Tayyip Erdoğan risk almayıp, Hakan Fidan’ı destekler mi? Hakan Fidan İzmir’de Nakşibendi koluna bağlı bir ailenin yanında bir müddet kaldı. Fakat Humeyni’nin Paris’ten İran’a dönüşünden önce 2 sene birlikte oldu. Hatta İran’a girişinde kendiside binlerce Humeyni hayranı olarak oraya akın etti. Kendisi İran hayranı Beşir Atalay’ın AKP’ye monte ettiği proje adamlardan birisidir. Zira Beşir Atalay 1972’de İran tarafından Türkiye’deki faaliyetler için görevlendirilmiş birisidir. Yine Tayyip Erdoğan’ın eskiden Ankara’da ikamet ettiği evin sahibi olan eski AKP vekili Selam Tevhid örgütünün en aktiflerinden birisiydi. Kozmik oda raporlarına göre Hakan Fidan bu örgütte Metin kod adını kullanıyordu. Başbakanlıktaki böcek skandalında yakalanan sekreterlerde İran ajanı çıkmış ve apar/topar sınırdan kaçırılmışlardı. Bu örgütün elinde mu’ta ilişkilerinden ötürü birçok AKP’li vekilin kasedinin olduğu ifade ediliyor. Bu örgütün birinci hedefi Türkiye’de şia iktidarını hakim kılarak, İran güdümüne sokmaktır. Tayyip Erdoğan’ın sır küpü olarak lanse edilen Hakan Fidan’ın uzmanlık alanı “algı operasyonu” yapmaktır. Bugün yandaş medyadaki ortak manşetler onun güdümündeki kadro tarafından hazırlanır. Köşe yazarlarına bilgiler servis edilir. Erdoğan’ın İsrail ilişkilerindeki köprü vazifesini göre Hakan Fidan Mavi Marmara provakasyonunda aktif rol oynadı. Yolcuların arasındaki özel grubu İsrail askerlerine demir çubuklarla karşılık verip, başlarındaki subayı esir aldıkları için ortalık karışmış ve 9 insan şehid olmuştu. Hakan Fidan binlerce kanunsuz işleri bildiği gibi elinde binlerce koz olarak kullanabileceği belgeye sahiptir. Dışişleri Bakanlığındaki konuşmasının deşifre olmasından ötürü CİA mi? İRAN mı? Sorusuna kimse net cevap veremedi. Aslında Hakan Fidan’da Efgan Ala gibi çapsız ama ağzı sıkı bir görev adamıdır. Vatana ihanetle yargılanma endişesinden ötürü Tayyip Erdoğan ile aynı kaderi paylaşmaktadır. Pekiyi bu insana ne kadar güvenilir? Hakan Fidan iktidara geldikten sonra amacına hizmet etmek için Türkiye’yi yıkıma götürmekte beis görmez. Birçok önemli noktaya şia anlayışından tayinler yapacak. Kürt meselesinde İran’ın çıkarları doğrultusunda bölünme sürecini hızlandıracak. Devlette koz olarak kullanmak için mu’ta / takiyye / rüşvet hususunu doruğa çıkaracak. Türkiye’yi her an savaşa sokmak, kendilerini deşifre edenleri hain ilan etmek dahil tüm algı operasyonlarını tüm şiddetiyle devam ettirecek. Adeta ülke bir yıkıma giderek, 2017 de travma geçirecek… HAKAN FİDAN İLE ALÂKALI KÜÇÜK BİR ANEKDOT = 1996 de hükümetteki Erbakan’a bağlı olan kalem müdürü Hakan Fidan mecliste Zaman muhabirliği yapan birisine şunu sorar. Fethullah Gülen neden Erbakan’a hâlâ biat etmiyor? Halbuki kendisi ve Erdoğan o esnada Necmeddin Erbakan’ı satmakla meşgullerdi…

Yorum bırakın